18 Aralık 2013 Çarşamba

Şafaktakiler

Şafaktakiler,

Okutmadınız dilediğimizce, dinletme diniz, söyletmediniz. Susmak yakışırdı çünkü ağzı çok laf yapanlara, hele ki sesiniz biraz gür çıktı mı, mikrofon elinizde kalıverirsiniz en derinden duygularınızla. Sesiniz çıkmaz olur, soluğunuz tıkanır, tıkarlar, devirirler, övünürler sonra. Gazete manşetleri ellerdedir, kan kokan ellerde ve en gülen yüzlerde.
Devirdiniz, yıktınız ayaküstü dikilenleri yetmedi mi? “Bizden değil. ” ilan ettiniz en bizdenleri, bitmedi mi? Sizin kim olduğunuz aşikar da biz kimiz ki, “kim” lik siz siz denlere göre, belki kimsesiz öyle mi?
Biz sizden değilizdir, en bizden olsak da. Sizler çemkirme yi bilirsiniz, bizse seslenmeyi. En doğruyu en doğruya seslenmeyi biliriz. ama susmak yakıştırılır bizlere. Külkedisi gibi ocakbaşı dır bize yakışan, yakıştırılan. Konuşmak yoktur, yasaktır. Öyle istemiştir çok sevgili sizdenler. Bizi çekip kurtaracak saraylarda yaşatacak, iyinin hakkını verecek beyaz atlı prensimizi bekleriz belki ama gelmez işte. Beyaz atlı prens dediğimiz yüz yılda bir gelir en beyazından atıyla, siz de arkasından konuşursunuz sadece ve yalnızca. Sizin kara dediğiniz en beyaza akında dır oysa... Bizden olanlar bilirler, bizden olanlar hissederler yalnızca.
Ve şafak..Şafağa yakın olanlardanız biz, şafak bizimle..hadi alın şafağa götürün bizi, falakaya yatırın önce, yetmezse prangalara sarın, oynayın yahut, adam asmaca oynar gibi oynayın. Sonra gömün şafağın adil ellerine. Şafaktakiler, onlar tanla doğup şafakla batarlar, şafaktakiler, onlar en değerliler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder