31 Mayıs 2014 Cumartesi

Nazan Öncel'den Bırak Seveyim Rahat Edeyim Şarkı Sözleri

Her şey çok kolay oldu
Ne sızlandım ne de ağladım
Ani bir ölüm yada bir kalp krizi gibi kolay
Bütün şehir üstüme gelicek
Dünyam yıkılacak sanırdım ama olmadı bitti işte
Bir süre gelen gidenler oldu
Beni anlamaya çalıştılar bir işe yaramadı
Sıkıcı ve kasvetliydim
Bazen bütün gün yorganı başımdan aşığı çekim uyudum
Bazende ucuz filmler seyrettim
Günler böyle geçip gitti
Şimdi iyiyim
Sen utanç gecelerinde ben burda
Hepsi bu kadar sonrası yok
Unuttum gitti geberik, unuttum gitti, unuttum gitti
Ben akşamları sevmem, akşamlar sorun yaratır
Ben konuşmayı da sevmem, gidişler hep o gidiştir
Senin geçtiğin yollardan yalnızlık çıkar gelir
Ve böyle akşamlarda içim biraz daha erir
Ben seni sevmedim, ben seni sevmedim
Ben yalan söyledim, çok sevdim
Bırak seveyim rahat edeyim
Ne sızlandım ne ağladım
Sana yalan söylemişler
Sende mutlu sayılmazsın
Başka bir sebep göster
Sen beni yanlış anladın
Kimler gelir kimler geçer
Bende bir melek değilim
Bu gün canım sevişmek ister
Ben bişey demedim, ben bişey demedim
Ben öyle demedim, çoook sevdim..
 
 
 

21 Mayıs 2014 Çarşamba

Umut Altınçağ'dan tutulmuşum Adlı Şiir

Tutulmuşum ağ içinde mızrak yerim her yanımdan oyy oyy
Tutulmuşum ağ içinde mızrak yerim her yanımdan oyy oyy
Çırpınırken kan içinde acılarım bilsen anne oyyy
Çırpınıken kan içinde acılarım bilesen anne oyy

Bir gül düştü ellerime soldur mazdım kurutmazdım oy oyy
Bir gül düştü ellerime soldur mazdım kurutmazdım oy oyy
Gülü basarken sineme feryat larım duysan anne oyy
Gülü basarken sineme feryatları duysan anne oyy

Baykuş konmuş pencereme biliyorum öleceğim oyy oyy
Baykuş konmuş pencereme biliyorum öleceğim oyy oy
Ölürüm yar hasretinden gözyaşlarım görsen anne oyy oyy
Ölürüm yar hasretinden gözyaşlarım görsen anne oy oyy




Umut Altınçağ'dan Yitirilen Adlı Şiir

Ola ki yürürüm bir başka aşka
Ya da yürürüm mavi olmayan bir gülüşe
Unutmaki tek aşk olduğum sensin
Aşık olduğum değil

Karanlıkla süzülüyor içime yıkım
Dur diyorum yıkılıyorum
Uçurumları baş ucuma koyuyorum sonra
Okşuyorum saçlarını rüzgarda
Sıcak, ılık bir koku siniyor yüreğime
Gitme diyorum gitme düşüyorum
Sonra beni soruyorlar bana
Tanımıyorum diyorum
Daha hiç karşılaşmadık
Aynı çizgide bilge sus umu dinliyorlar
Ben sustukca
Yazık, bir çığlığın doğuşu gibi ölüyorlar
Önce bir bir, sonra hepsi
Sonra bir uçurumlar kalıyor birde yıkımlar
Verilen herşey borçmus gibi alınıyor
Önce bir bir, sonra hepsi
Sonra mı bir ben kalıyorum, birde yalnızlık
Uçurumlar, yıkımlar, ben ve yalnızlık
Zorlu bir savaşın unutulmuş cesetleri gibi
Yatıyoruz yan yana
Öpüşüyoruz, sevişiyoruz da hatta
Herşey oyunun yasaklarına uygun bir günah oluyor
Tek umudumuzu göğe gelin ediyoruz
Telli, kanlı düğün işte

Üşüyor saçlar biliyorum dargınmısın
Bu baharda mayısta bıraktığım gibi misin hala
Vurulmuş çocuk gibi büyümemiş yüreğinde hüzün
Hala kaçıyormusun zamansız
Gözlerini bırakarak birilerinde
Hala ellerinden tutup sevgileri
Dipsiz kuyuya salıyor musun ağlayarak
Küçücük bir dokunuşla son sevilen olabiliyor musun

Kendin kadar aklımdasın
Hala öyle savruk bir gök
Hala öyle yerini yurdunu bulamamış bir mavi
Ve aşkını şaşırmış bir tanrı
Çoğalan sızısıyla mutlu bir yara
Öyle misin mavi gözlü sarı saçlı yoldaşım
Öyle bıraktığım gibi misin
Gerceği yakmada hala usta mısın
Yoksa çırak mı yanarken yalanda
Saçlarıma dolanan aydınlığımsın
Somutlaştıramadığım tek imgemsin şiirde
Anlattıkça eksilen tek anlam
Anlattıkça eksilen tek anlam
Hala bıraktığım gibi misin
Yoksa beni bıraktığın gibi mi
Kaç mevsimsiz kar düştü toprağıma
Kaç mevsimsiz kar düştü benim toprağıma
Hala bıraktığım gibi misin..?


18 Mayıs 2014 Pazar

Ataol Behramoğlun'dan Bu Dert Beni Adam Eder Şiiri

Gece gündüz dolaşırım tenhalarda menhalarda
Benim annem güzel annem beni koyver
Sağ yanımda bir sızı var, sol yanımda yandım aman altıpatlar
Bu dert beni verem eder

Eğri büğrü bakar oldum boyun bağı takar oldum şaşkın oldum sakar oldum
İkide bir yüreğimi dağa taşa diker oldum
Şunca yıl karanlıkta göz kırpmaktan bıkar oldum
Benim annem şeker annem gençlik elden gitti gider

Dama çıktım damdan düştüm kılıç kestim esrar içtim
Şahin oldum keloğlanın külahını kaptım kaçtım
Yâre ağlar güler uçtum yarı yolda yorgun düştüm
Benim annem kadın annem bu nasıl iş bana deyver

Gece gündüz düşünürüm tenhalarda menhalarda
Aman annem güzel anem beni koyver
Sağ yanımda bir sızı var, sol yanımda dağlar duman altıpatlar
Bu dert beni adam eder.


Bir Ses Adlı Parça

Ne kadar yalın olduk bu dallar arasında
ve yok, aynı adımla giden
bir gölgeyi seven bir gölge ve dalların alanı
bağırmayan, gölgeler ağırlığından, kımıldamayan

telaşsız, uykulara alıştırmışım seni
geleceksiz adımlara, değişimsiz günlere
çalılarda baykuşa, gece olduğunda saydam
çeviren bize doğru dönüşsüz toprak gözlerini

sessizliğine, korkularıma hüzünsüz
ki ararsın onlarda olgunlaşacak zamanın tadını
büyük kapalı yollara, gelip içtiği yıldızın
devinimsiz, sevmekten, almaktan ve ölmekten




Kuş Koysunlar Yoluna

Bir karga bir kediyi öldüresiye bir oyuna davet ediyordu. hep böyle mi bu?

bir şeyden kaçıyorum bir şeyden, kendimi bulamıyorum dönüp gelip kendime yerleşemiyorum, kendime bir yer edinemiyorum, kendime bir yer. kafatasımın içini, bir küçük huzur adına aynalarla kaplat tım ölü ben'im kendini izlesin her yandan, o tuhaf sır içinden! paniğini kukla yapmış hasta bir çocuğum ben. oyuncağı panik olan sayın yalnızlık kendi kendine nasıl da eğlenir. niye izin vermiyorsun yoluna kuş konmasına, niye izin vermiyorum yoluma kuş konmasına, niye kimseler izin vermez yollarına kuş konmasına?

"öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna" bir çocuk demiş.



Karanlık Türküsü

uyan! orman çiçeği, göklerde gezen kır kuşu
uyan, ahu gözlü güzel, uyan
doyuyorum sen bana bakınca çiğdem içen çiçekler gibi
soluğun, sabah çiçekleri, ayda solan yapraklar gibi kokuyor
aydınlık gecelerde, ay ışığında, güneşe akan ormanlar
nasıl sana koşarsa benim kızıl ırmaklarım da öyle
yanıbaşımda olursan türküler yükseliyor yüreğimden
rüzgarın ruhuyla, çilek mevsiminde, raksa kalkan bir dal gibi
sevgilim, kaşlarını çatarsan yüreğim karanlıklara gömülüyor
bulutların gölgeleriyle kararan ışıltılı bir ırmak
sonra gülümsüyorsun, güneş çıkıyor kara yelin, suyun üstünde
açtığı yarıklara altın tozu saçıyor
ben mi? bak bana! çarpan yüreğimdeki kan
yeryüzü gülümsüyor, gökyüzü gülümsüyor, bulutlar da ama ben
yanımda yoksan, gülümsemenin ne olduğunu unutuyorum
uyan! uyan, sevgilim


16 Mayıs 2014 Cuma

Zülfü Livaneli 'den Mektup Adlı şiir

Bir mektup
Üç satır yazı
Gönlünün karası
Tırmalamış ak kağıdı

Üç satır kara tırmık
Gönlünün karası
Tırmalamış ak kağıdı

Bir sevda
Bir kara sevda
Gönlünün sızısı
Sarmalamış dört yanını

İçimde bir deli rüzgar
Gönlünün sızısı
Sarmalamış dört yanını

Bir gurbet
Bir acı gurbet
Alnının karası

Bağlamış ellerini Dilinde dostun selamı
Bağlamış yollarını


14 Mayıs 2014 Çarşamba

Ahmet Kaya'dan Gururla Bakıyorum Dünyaya Adlı Şiiri

çünkü isyan bayrağıdır böğrüme saplanan sancı
çünkü harcımı öfkeyle, imanla karıyorum
ve kederin
ve solgun yüzlü işçilerin üzerine
dağbaşlarının hırçınlığı savruluyor benden.
çünkü beni ateşiyle dimdik tutan kin
çünkü benim gözbebeklerimde tutuşan şafak
miting afişleri
cesur pankartlar
ve binlerce militan
derin denizlerin aydınlığı
zorlu sabahlar
gökyüzü ve lâle
sıkılmış bir yumruk gibi giriyoruz hayata.

çünkü ben sevdiğim kızı
yaşamak gibi
ki şiirini yazamayan
ve türküsünü söyleyemeyen halkım gibi
binlerce ve binlerce kurşunlanan halkım gibi
zincirlere vurulan
savaşlara yollanan
vergilere bağlanan halkım gibi
felç olmuş yalnızlıklara bırakarak
büyük acıların ve gözyaşının içine bırakarak
şiirlerimin bir bıçak gibi ışıldadığı
devrim türkülerini
ve başkaldırmayı öğreten dudaklarını
bir kere olsun öpemeden
bir kere olsun tutamadan kaygısızca
serin bir yaz gecesi gibi ürperen ellerini
hatta boynunu ve ayak bileklerini
bilemeden bilemeden bilemeden
vurdum yüreğimi şanlı kavgaya
barışın ve özgürlüğün dağlarına yürüyorum işte

yiğitsen uslandır beni
ey yasakların
kahpeliğin
ve soygunların koruyucusu
türkü çağıran kızlarımı sustur
ve kahraman oğullarımı,
mezar kaza kaza kederli, kızgın
tohum serpe serpe hünerli
ve sömürüle sömürüle bomboş
ve açlığın
ve zulmün izlerini
derin uçurumlarında taşıyan ellerimi
nacaklara ve tırpanlara sarılan ellerimi
mavzerlere sarılan ellerimi
zincirlere vur gücün yeterse.
ama adına yaşamak dersen
re-zil-ce

çatlayan tomurcuğun
doğan çocuğun çığlığını duymadan
gül benizli sevgilinin

titreyen göğüslerini öpmeden doya doya
korka korka
yana yana
her gün biraz daha derinden
her gün biraz daha kapkara duyarak ölümü
aç ve arkasız
köpekleşerek
yaşamak dersen
bu yürek
çat diye çatlasın be!



kirsiz passız arı duru özümüz
namussuza kanlı hançer sözümüz
çok uzaktır dostlar bizim yolumuz
bulana yürüyene bin selam olsun



gelgelelim parlayan güneşi
emekçi halkların
kahraman halkların güneşini
şehvetle içine dolduran toprak
şimdi sımsıcak
şimdi ulaşılmaz
şimdi olgun meyvalarla dolu
bahar bahçelerini salmaktadır dünyaya,
ve gül benizli sevgililerin dudaklarında hayat
bizi aşka ve kavgaya çağırmaktadır,
bıçak kemiğe dayandığı
ok yaydan fırladığı için değil
bu bezirgan saltanatı
bu zulüm bitsin diye

ağaran günler için
yeni bir dünya uğruna
yüzlerinde cesaretin onuru
ve imanlı gücü dövüşen dünyanın
emperyalizme karşı dövüşen dünyanın
ve ölüme
gülerek koşan genç savaşçıların
al bayrakları dalgalansın
dalgalansın dalgalansın
kinle boğuşan yorgun yüreği
aydınlansın diye anamın.
felaketler geçirmiş anamın
dişleri dökülmüş kederli ağzı
ağlamaya hazır gözleri
safrası
ve sonsuz
ve dağlar eriten sabrı,
merhameti
yani bir bütün halinde insanlığımız
yunsun, arınsın diye duru pınarlarda
alın terinin namusu kurtulsun diye
kurtulsun diye sıcak somun
acı soğan
ve çiçekli basmalar
ahdettik
vefa ettik
kelle koyduk
ölen ölür dostlar
düşmanlar heyy
kalan sağlar.

kirsiz, passız, arı, duru özümüz
namussuza kanlı hançer sözümüz
çok uzaktır dostlar bizim yolumuz
durana, yürüyene bin selam olsun

birer birer, biner biner, biner ölürüz
yana yana, döne döne, yine geliriz ay canım
biz dostu da düşmanı da elbet biliriz

vurulup düşenler gülüm, darda kalmasın ay canım
vurulup düşenler gülüm, darda kalmasın.


Kusursuzluk ...

Seveceksen öylece sev.
Ne kusursuz insan ara, ne de insanda kusur.
Birincisini zaten bulamazsın, ikincisinde ise, bulduğun her kusur,
öğrendiğin her ayıp sahibini değil, seni çirkinleştirir. Her ikisi de
seni mutsuz eder. Birincisini bulamadığın için, ikincisini ise
bulduğun için mutsuz olursun...